Hakkımızda

Hakkımızda

İran ve Mezopotamya’nın otokton milletlerinden biri olan Kürtler, günümüzde ekseriyetle Türkiye, İran, Irak, Suriye’nin bazı bölgelerini kapsayan tarihi Kürdistan coğrafyasında yaşamaktadır. Azımsanmayacak bir Kürt nüfusu da Kafkaslar, Küçük Asya, Avrupa ve Amerika ile yer kürenin farklı coğrafyalarında yaşamlarını sürdürmektedir. Günümüzde elli milyona yakın nüfusa sahip olduğu tahmin edilen Kürtler, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında şekillenen uluslararası düzenlemeler sonucunda kendi adlarına bir siyasal yapı kuramamış olsalar da ilkçağlardan günümüze farklı büyüklükte ve ömre sahip birçok hanedan ve devlet kurmuşlardır. Yaşadıkları coğrafya itibariyle Kürtler farklı inançların benimsenmesi anlamında din ve mezhep açısından çeşitliliği barındırmış, Kürt dilinin farklı varyantlarına dayalı sözlü ve yazılı bir edebiyat alanında büyük zenginliğe sahip olmuştur. Kürtlerin yaşadığı coğrafyada egemenlik kuran ulus devletler bir yandan asimilasyonist ve tekleştirici bir kültür politikası izleyerek Kürtlere ait folklor, müzik, mimari, edebi, felsefi ve kültürel üretim ve birikimlerini kendi ulusal kültürleri olarak kaydetmiştir. Diğer yandan Kürtlerin siyasal anlamda bir statüden yoksun bırakılmaları farklı düzlemlerde gerçekleşen fiziki ve kültürel şiddetin yanı sıra kendilik algılarını çarpıtmayı amaçlayan söylemsel bir şiddete de maruz kalmışlardır.

Uluslararası siyasi düzenlemeyle devletsiz bırakılan Kürtler böylesi bir anlayış temelinde ulus devletlerin tarih tezleriyle “tarihsiz” de kılınmaya çalışılmış ancak Kürt ve uluslararası araştırmacıların çalışmalarıyla söz konusu siyasal ve tarihsel inkâr girişimleri başarısızlığa uğratılmıştır. Bunun üzerine egemen devletlerin “bilim insanları” ret ve inkâr yerine Kürtlerin tarihsel ve kültürel inşalarının pejoratif bir dille temsil edildiği bir söylemsel strateji geliştirmişlerdir. Temsil edilenin kendi adına konuşmaya başladığı anda kendini yenilemek zorunda kalan bu sömürgeci temsilde Kürt tarihi yok sayılmamakla birlikte bir “olmamışlık”, “yetersizlik” ve olgunluktan yoksun bir “vahşilik ve kötücüllük” söz dağarcığında yeniden inşa edilmiştir.

Bu nedenlerden ötürü, yakın zamana kadar, ana kaynaklar yok sayılarak, “inkâr” ve “ispat” dikotomisine sıkıştırılan “Kürt tarihi” bütüncül bir şekilde, akademik bir perspektif ve yöntemle, kronolojik ve kategorik olarak ele alınması henüz mümkün olamamıştır. Bu çerçevede egemen ulus-devletlerin Kürt varlığına ve tarihine yönelik ret, inkâr, görmezden gelme ve tahrif etmeye dayalı çalışmalarına, bazı Kürt araştırmacıların ekseriyetle defansif bir ruh haliyle kaleme aldıkları çalışmalarla cevap verilmiştir. Bunların yanı sıra 1990’ların başından itibaren farklı coğrafyalardaki Kürt meselesinin uluslararasılaşmasına bağlı olarak Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin yanı sıra Avrupa ve Amerika’da da Kürt tarihine dair ilmi bir perspektif ve yöntemle kaleme alınan azımsanmayacak sayıda çalışmanın yapıldığı ve daha eleştirel bir bilginin üretildiği teslim edilmelidir. Fakat bu çalışmalar belli bir dönem, coğrafi bölge, devlet ve hanedan üzerinde yoğunlaştıklarından bütüncül bir Kürt tarihini ifade etmekten uzaktır. Bu durum bütüncül bir Kürt tarihi bibliyografyasının yazımını bir zorunluluk olarak ortaya çıkarmıştır.

İnanıyoruz ki, ilkçağlardan günümüze dek Kürtlerin tarihteki yolculuğunu ilmi, akademik bir perspektif ve yöntemle vücuda getirmenin ilk ve en önemli şartı, Kürtlere ilişkin ana kaynakları tespit etmek ve bunları araştırmacıların istifadesine sunmaktır. Böylesi bir çalışma Kürtlerin kendi tarihlerine ilişkin oluşturdukları belge ve kayıtlar kadar Kürtleri egemenlikleri altına alan farklı siyasal birimlerin üretmiş oldukları arşiv ve belgeleri de dikkate almak zorundadır. Söz konusu egemen devlet arşivleri doğaları gereği mezkûr devletlerin ihtiyaçları doğrultusunda kaleme alınmış olup kendi perspektiflerini yansıtmaktadır. Dahası, egemen devletlere ait arşivlerin, Kürtler ve Kürdistan’a dair bazı dönemlerde ve konularda çok “konuşkan” iken, diğer bazı dönem ve konularda ise “suskun” kaldıkları da temel bir gerçekliktir. Bu gerçekten hareketle, egemen devletlerin arşivleri karşılaştırmalı ve bağlantılı bir perspektifle ele alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu nedenle sözü edilen “konuşkan” ve “suskunluk” konuları, Kürtler ve Kürdistan’a dair diğer kayıt ve belgelerle çeşitlendirilerek eleştirel bir yaklaşımla ortaya konması bir zorunluluk olmuştur. Kürt Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları isimli bu proje çalışması da sözü edilen gerçeklerden hareketle,

Kürtler ve Kürdistan’a dair ana kaynakları “kuru” bir belge aktarımı şeklinde değil, metinlere dair farklı okumalara imkân verecek tahlili ve notlandırılmış bir biçimde okuyucuların ve araştırmacıların istifadesine sunacaktır. Kürtler ve Kürdistan’a dair ana kaynaklar, tarihsel süreçte farklı ülkelerde, farklı devletler tarafından, farklı alfabelerde ve farklı dillerde vücuda getirilmiştir. Bu gerçekten hareketle Kürtler ve Kürdistan hakkındaki ana kaynakları tespit etmek öncelikli bir hedef olarak ortaya çıkmaktadır. Sözü edilen birincil kaynakları tespit etmek ancak kaynak alfabeyi ve dili bilmekle mümkün olabilmektedir. Bu gerçekten ve gereklilikten hareketle, ilkçağlardan günümüze dek Kürtler ve Kürdistan coğrafyası hakkında bilgi veren ve birbirinden farklı alfabelerle yazıya geçirilen Grekçe, Latince, Pehlevice, Arapça, Farsça, Kürtçe, Türkçe, Ermenice, Süryanice, İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Rusça ve diğer farklı dillerde yazılmış kaynaklar, kaynak alfabeleri ve dilleri bilen ve alanında uzman olan tarihçiler tarafından tespit ve tahlil edilerek projeye dâhil edilecektir. Farklı ülkelerde çalışmalarını sürdüren yaklaşık kırk araştırmacının katkısıyla vücuda getirilecek Kürt Tarihinin Kaynakları: Analitik ve Notlandırılmış Bibliyografya isimli proje çalışması, aynı zamanda yer kürenin farklı coğrafyalarında farklı alfabeler ve farklı dillerde Kürtler ve Kürdistan’a dair ana kaynakları barındıran arşiv ve kütüphanelerin de bir listesini araştırmacıların hizmetine sunacaktır.

Son tahlilde, bugüne değin, Kürt tarihine dair farklı coğrafyalarda, farklı dönemlerde, farklı alfabelerde ve farklı dillerde vücuda getirilen ana kaynakların tespit edilmemiş ve derlenmemiş olması, Kürt tarihyazımı için elzem olan arşiv ve kütüphanelerin listesinin bulunmaması, Kürt tarihyazımının “inkâr” ve “ispat” dikotomisinde kaleme alınması, Kürt tarihinin ekseriyetle mirlikler/hanedanlar, savaşlar, antlaşmalar, ayaklanmalar ve kalkışmalar gibi siyasi boyutunun öne çıkarılması, buna karşılık sosyal, kültürel, düşünsel, iktisadi ve diplomatik boyutlarının göz ardı edilmesi ve en nihayetinde kronolojik ve kategorik bütüncül bir Kürt tarihinin henüz vücuda getirilmemiş olması, böylesi bir projeyi hayata geçirmeye yönlendiren itici güçler olduğu söylenebilir.

İşte bu gerekçe ve kaygılardan hareketle tamamen gönüllü araştırmacılar tarafından hazırlanan bu proje, milattan önce 6. yüzyıldan 1980 yılına dek Kürtlere ve Kürdistan’a dair bilgi veren bütün kitaplar, kronikler/vekayinameler, seyahatnameler, risaleler, tutanaklar/zabıtlar, istatistikler, salnameler, defterler, gazeteler, dergiler, raporlar, belgeler vb. gibi her türden yazılı kaynakların tespit edilmesini ve derlenmesini amaçlamaktadır. Akabinde söz konusu kaynakları analitik bir perspektifle tahlil ederek okuyucuların ve araştırmacıların hizmetine sunulmasını hedeflemektedir. Proje sonunda elde edilen datayla Kürt Tarihinin Yazılı Ana Kaynakları: Analitik ve Notlandırılmış Bibliyografya isimli yaklaşık on ciltten oluşan kitap dizisinin yayımlanması da bu projenin hedeflerinden birisidir. Projenin Kürtler ve Kürdistan’a dair arşivleri, kütüphaneleri ve birincil kaynakları tespit etmesinin ve derlemesinin akabinde bütüncül bir Kürt tarihinin yazılmasını daha da kolaylaştıracağı ümit edilmektedir.